|
Saray
Yapı Grubu'nun Anıtsal Girişi, Açma TR11
1. Koruma-Onarım Çalışmaları
Saray
Yapı Grubu'nun doğu kenarını sınırlayan eğimli taş kaplı yüzeyden kayan
ve düşen taşlar, bu etkileyici anıtın görünüşünü düzeltmek ve bozulma
sürecini yavaşlatmak amacıyla özgün yerlerine yerleştirilmiştir. Kazı
sırasında bazı elemanların kabartma bezek ve kazıma yazıtlı olduğu anlaşılınca
ayrı ayrı yığınlar halinde toplanan küçük kumtaşı parçalarının tamamı,
sezon sonunda yeniden değerlendirilerek 100 adet şeker çuvalına doldurulmuştur.
Taş kaplama üzerine, kuzeydeki çatlak ve bezemesiz granit çevre duvarının
üzerinden dönecek ve güneydeki kısmın üst bölümüne çivilenerek tutturulacak
biçimde jeotekstil örtü serilmiştir. Daha sonra açmanın ön ve yan kenarları
boyunca jeotekstil örtünün üzerine eski otomobil lastikleri dizilmiştir.
Bu lastikler toprakla doldurularak, çevre duvarlar ve güney bölüm boyunca
dizilen kumtaşı çuvallarının altlığını oluşturmuşlardır. Daha sonra çuvalların
üzeri bir traktör yardımıyla toprak dökülerek doldurulmuştur. Bu yeniden
doldurma işlemi, kazı toprağının kazı sırasında atlanmış parçaları için
yeniden gözden geçirilmesine de olanak sağlamıştır. Ne kumtaşı parçaların
ne de kazı toprağının yeniden elden geçirilmesi ile başka kabartma bezekli
ya da kazıma yazıtlı parça bulunması mümkün olmamıştır. Kazı çalışması
sırasında ortaya çıkarılan her taş parçasının tek tek araştırılması ve
incelenmesi gibi sıkıcı bir işi bu kadar dikkatle yürüten işçilerimizi
bu vesile ile kutluyoruz. Yeni ortaya çıkarılan taş kaplamanın büyük bölümünün
üzeri örtülmekle birlikte, granit çevre duvarının üzeri dışarıda bırakılmıştır.
Bu geçici önlemin, bulunan elemanların kalıntılarının korunmasına yardımcı
olacağı ve aynı zamanda başka kabartma bezek ve kazıma yazıtlı taş parçalarına
mutlaka rastlanacağı düşünülen açmanın güney kenarının gelecek sezonlarda
kazılana dek bir müdahale ile karşılasmasını engelleyeceği umulmaktadır.
2.
Amaçlar, Yöntemler ve Çalışmanın İlerleyişi
2002
yılında 197 adet yıllık büyüme halkasına sahip bir kiriş parçasının bulunduğu
açma TR11'de yürütülen kazı çalışmasının esas amacı, Prof. Peter Kuniholm
ve ekibinin Cornell Üniversitesi'nde dendrokronolojik açıdan inceleyebilecekleri
yanmış yeni ahşap kiriş örneklerinin elde edilmesiydi. Ayrıca kapı iç
geçidinin planı ile 2002 yılında bulunan bronz levhadan kesilmiş iki büyük
yaban keçisi (ibex) betiminin alt yarıları ışığında kapı süslemesiyle
ilgili yeni bulgular ortaya çıkarılması da amaçlanmaktaydı. Açma TR11,
Açma TR01'i batıya, kapı geçidinin iç kısmının yer aldığının düşünüldüğü
yöne doğru genişletmiştir. Eni 5,00m olan açmanın güney kenarı, güney
kulesinin yeri ile ilgili toprak üstü verilerine dayalı olarak hesaplanan
ve kapı geçidinin merkezinden geçen bir kesit oluşturmayı amaçlıyordu
(Şekil 49
ve 50).
Kazı
çalışmaları ilerledikçe, geçidi dolduran yanmış ve çökmüş molozun fazlasıyla
gevşek ve çökme eğiliminde olduğu anlaşılmıştır. Herhangi bir kazayı önlemek
için durum uygun hale gelir gelmez, açmanın güney ve batı kenarları içeri
doğru basamaklı hale getirilmiştir. Kazının tamamlanmasından önce, uzun
güney kesiti geriye özgün açma kenar çizgisine doğru açılarak, güvenlik
açısından mümkün olabildiğince düzgün ve düşeye yakın hale getirilmiştir.
Kazının ilerleyişini yavaşlatan başka bir sorun ise, kuzey kulesinin güney
duvarının (açmanın kuzey sınırını oluşturan) niteliğidir. Bu duvarın alt
sıraları, üst kısımları büyük ihtimalle bir sıra ince granit ile harpuştalanmak
üzere düzgünce kesilmiş olan iyi işlenmiş ve dik yerleştirilmiş granit
ortostatlardan oluşmuştur (Şekil 56).Açma
TR01 içinde duvarın kuzeye doğru döndüğü yerin örgüsü, yatay derzlerinde
büyük kesitli ve tamamen yanmış ahşap hatıllar bulunan dört sıra kesme
taş granit bloğundan oluşmaktadır. Açma TR11'in kuzey duvarındaki granitlerin
ise, özgün hallerinde de ilk ortaya çıkarıldıkları durumlarından daha
yüksek olmadığı düşünülmektedir. Burada taş kaplamanın üzerindeki ilk
bloğun altında, tamamen yanmış ve yüksekliği 25 santimetreden büyük bir
ahşap elemanın izine rastlanmıştır. Gevşek moloz ortaya çıkan bu boşluğa
doğru kayarak, burayı doldurmuştur. Granit ortostatların kırılarak parçalanmış
durumu ve ahşap hatılları yanarak yok olduğunda kulenin her iki duvarındaki
blokların özgün konumlarından öne doğru kaymış olmaları ile birlikte ele
alındığında bu boşluk, kazı çalışmalarını tehlikeli hale getirmiştir.
Sonunda kulenin köşesi çökmüşse de, bu durum herhangi bir kaza veya yaralanmaya
meydan vermeden atlatılmıştır.
Yukarıda anlatılan koşullarda ortaya çıkan lojistik sorunlara ek olarak
karşılaşılan başka bir zorluk ise, bir bölümü gerçekten de çok küçük olan
kabartma bezekli ve Eski Frig dilinde yazıtlı kumtaşı parçalarının ortaya
çıkarıldığında tek tek ve dikkatle incelenmesinin gerekli olmasıdır. Bu
işlem, eskiden granit ortostatların üzerinde yükselen bir kaç örgü sırasını
oluşturan ve yangın ve çökme etkisiyle parçalanan çok sayıda kumtaşının
varlığı ile daha da zorlaşmıştır (Şekil 52,
53
ve 57).
Kazı epey ilerledikten sonra, uzun bir zaman önce define avcıları tarafından
derin ve geniş bir kazı yapıldığı da farkedilmiştir. Bu kaçak kazı, kesitin
çökme eğilimini arttırmış ve mimari elemanlar ile kabartma ve yazıtlı
taşlara ait kırıkların moloz dolgu içinde dağılmasına neden olmuştur.
Başka bir zorluk ise, kabartma, yazıt ve mimari bezeme malzemelerinin
yanarak, renginin kırmızıdan siyaha kadar her tonu kapsayacak biçimde
değişmesi olmuştur (örneğin Şekil 57
ve 58).
Kumtaşlarının, hatta oyma bezekli parçaların bir bölümü tamamen vitrifiye
olmuştur.
Sorunun
büyüklüğü anlaşılınca, kumtaşlarını diğer döküntülerden ayırdederek farklı
yığınlar halinde sınıflamak ve özel ilgi ya da öneme sahip parçaları temizlik
ve inceleme için laboratuvara götürmek için bir sistem geliştirilmiştir.
Yukarıda da anlatıldığı gibi, sezon sonunda kumtaşı parçaları yeniden
incelenmiş, şeker çuvallarına doldurulmuş ve açma kenarları boyunca dizilerek,
kış mevsiminin etkilerine karşı koruma ve destek sağlamaları amaçlanmıştır.
3.
Anıtsal Giriş
Kazının bu erken safhasında, Saray Yapı Grubu'nun doğu ucunda en az dört
farklı yapım dönemi bulunduğu düşünülmektedir: Bunlar, (1) taş kaplı eğimli
yüzey ve taş kaplamanın bir bölümü ile birlikte Yapı A; (2) taş kaplı
alanın kendisiyle aynı doğrultuda bulunan bölümü ile birlikte "Kabul Salonu";
(3) Anıtsal Giriş; ve (4) Yapı B'yi oluşturan teraslardır.
Anıtsal Girişin kuzey kulesinin güneydoğu köşesi, mevcut granit ortostatlardan
oluşan ve geçidin kuzey yanını sınırlayan duvar ile birlikte ortaya çıkarılmıştır.
İlk olarak 2002 yılında açma TR01 kazıldığında gün ışığına çıkan kulenin
doğu duvarı, her sırasının arasında yanarak yok olmuş birer ahşap hatıl
bulunan iyi bir işçilikle kesilerek düzeltilmiş dört sıra granitten oluşmaktadır
(Şekil 57).
Kulenin güney duvarı ise, üst yüzleri daha ince taşlardan oluşan bir harpuşta
sırasının oturtulması için dikkatlı biçimde kesilerek şekillendirilmiş
tek bir sıra granit ortostattan oluşmaktadır (Şekil 53
ve 56).
Bazı örneklerde, granit ortostatların görünmeyen arka yüzleri de, önleri
kadar iyi bir işçilikle düzeltilmiştir. Bu granit ortostatlar, büyük kesitli
bir ahşap hatılın üstüne yerleştirilmiştir; bunun da altında iri kesme-taş
granit bloklardan oluşan bir sıra daha bulunduğu anlaşılmakla birlikte,
güvenlik nedeniyle yüzleri açılmamıştır. Kulenin güneydoğu köşesinde,
taş kaplama ile aynı hizada bulunan büyük blok, duvar yüzünden biraz dışarıda
durmaktadır. Bu granit blokların başka bir kalın ahşap hatıl ile (boyutları
1,50x0,50x0,50 metreyi bulan) en az beş adet büyük kumtaşı bloğu taşıdıkları
anlaşılmaktadır. Bu durumda duvarın güneydoğu köşesinin yükseliğinin 5,00
metreyi bulduğu düşünülmektedir.
Kumtaşı bloklarda ahşap kenetler için hazırlanmış güvercin kuyruğu biçimli
oyuklar bulunmaktadır (Şekil 55).
). Bu raporda daha önce bahsedildiği gibi bazı blokların her iki ucunda
da kenetlere rastlanmıştır. Ortaya çıkarılan, yassıltılmış uçlarında hala
çiviler duran demir çubuklar şimdiye dek belgelenmiş kenet oyukları için
çok büyük görünmekte olup, bu demir kenetlerin ahşap mimari elemanları
bağlamak ya da güçlendirmek için kullanılmış olmaları mümkündür (Şekil
55,
63
ve 64).
Büyük ihtimalle çok sert olduğundan taş ustalarını oyuk açmak konusunda
fazla zorlayan granit bloklarda rastlanmayan kenetle bağlama tekniğinin
kumtaşı örgüyle sınırlandırılmış olması dikkat çekicidir.
Kumtaşı blokların bir bölümü, uçlarında pergelle çizilmiş eş-merkezli
daireler bulunan dörtte-üçlük silindirik başlıklar biçimindedir (Şekil
59
- 60).
Bunların bütün örneği bulunmamış olmakla birlikte, simetrik ve çift uçlu
oldukları düşünülmektedir. Başka örneklerin uçlarında sığ kabartma bezekler
(Şekil 58)
ya da biraz çıkıntı yapan silindirik gövdeler (Şekil 61).
bulunmaktadır. Tümü kırılarak parçalanmış ve bazıları kısmen vitrifiye
olan bu blokların bulunan kırık parçaları birleştirerek tam bir örnek
oluşturmak mümkün olmamıştır. Kuzey kulenin güneydoğu köşesinin üstünde
mimari bir bezek dizisi oluşturuyormuş gibi görünmekle birlikte, bu kabartma
bezekli elemanların bir bölümünün ahşap dikmeler üzerinde yer alan kumtaşı
başlıkların parçası olması da mümkündür. Kulenin köşesinde yer alan yatay
ahşap hatılların dışarıda kalan uçlarının da benzer silindirik oymalarla
bitirilmiş olduğu ileri sürülebilir. Kumtaşı blokların düz yüzlerinin
bir bölümünde seçilebilen boya izleri, ahşap elemanların boyanması sırasında
bulaşmış olmalıdır.
Geçidi dolduran yanmış döküntüler arasında, saz ve bazen de ahşap kaplama
izi taşıyan yanmış çamur topaklarına rastlanmıştır. Bunlar yangın sırasında
kulelerin çatılarından düşmüş olmalıdır.
Kapı
geçidinin yaklaşık üçte biri kadar içerde ve geçit yan duvarına dayalı
konumda, üzerinde geniş kesitli ahşap bir dikmenin oturması için yapılmış
yaklaşık 1.00m çapında ve 3cm derinliğinde yuvarlak bir oyuk bulunan büyük,
kare kesitli bir kumtaşı blok bulunmuştur (Şekil 51).Özgün
haliyle görsel açıdan etkileyici olan bu dikme ya da sütunun bir başlığı
bulunup bulunmadığı ya da bu elemanın saz kaplı iki yöne kırık bir çatıyı
destekleyip desteklemediği bilinmemektedir. Gerçekten de böyle bir çatı
örtüsünü destekliyor idiyse bu durumda demir çubuk ve bantlar ile bunları
iri kesitli ahşap elemanları bağlayan büyük çivilerin çatı stürüktürünün
parçası olduğu düşünülebilir; bu ahşap iskeletin tutuşması ise, yangının
girişteki kumtaşı ve granit bloklarını eritecek yoğunluğa nasıl ulaştığını
açıklayabilir. Ayrıca, 2002 araştırma sezonunda açma TR01'de taş kaplı
açık alan yüzeyinde bulunan hemen hemen simetrik bir çift bronz levha
ibex tasviri, büyük olasılıkla ana dikmeye tutturulmuş bir alınlık üzerine
ve bir kutsal ağaç betiminin iki tarafına çivilenmişlerdi. Bir kapı girintisi
bulunmadığından ve taş kaplamanın eğimi bu konumda kapı kanatları bulunmadığını
düşündürdüğünden, bu dikmenin kapılarla ilişkili olmadığı düşünülmektedir.
Yüzü parlayacak kadar aşınmış olan ve dik bir eğimle yükselen taş kaplamanın
özgün üst sınırı, ortaya çıkarılan kısmın güneydoğu köşesinin batı ucundaki
iki taşla işaretlenmiştir (Şekil 54).
Bu üst sınıra ulaştığında kaplama daha düz bir görünüm kazanmaktadır;
bu gözlem, taş kaplamanın arkasında kalan ve kısmen kazılan yanmış moloz
döküntülerin, kapı kanatlarıyla ilişkili ahşap eşiğin yerini gösterdiği
fikrine uygundur. Kapıların rekonstrüksiyonunun, anıtsal girişinin iç
ucuna yakın olan bu konumda gerçekleştirilmesi en mantıklı çözüm gibi
görünmekte ve açmanın kuzeybatı köşesindeki kaçak kazının metal bir kapı
oyuğu ya da başka bir değerli bezeme elemanı arayan defineciler tarafından
yapılmış olduğunu düşündürmektedir. Eğer büyük kaçak kazı özgün kanıtların
tümünü okunmaz hale getirmediyse, sürdürülecek kazıların bu bölümü çözüme
kavuşturması mümkün olabilir.
Stratigrafik olarak taş kaplama (Şekil 50'
de az da olsa görülebilen), anlamları ne olursa olsun bilinçli olarak
yapılmış bir kaç farklı yerleştirme çizgisi içermektedir. Bu çizgilerin
en belirgin ikisi, birbiri ile paralel olmamakla birlikte, kule duvarı
çizgisi ile yaklaşık 30º açı yapan ve "Kabul Salonu"nun merkezi aksına
uygun bir hat izlemektedir. Eldeki kanıtlar bu kaplamanın açık ve kesin
olarak stratigrafik önemi olan dönemlere ayrılmasına izin vermemekle birlikte,
kaplamanın tamamının tek bir özgün tasarımın parçası olmaması mümkün görünmektedir.
Yeni ortaya çıkarılan Saray Yapı Grubu'nun Anıtsal Girişi ile Yapı A'nın
masif taş kuleleri ve bunları destekleyen taş kaplı eğimli yüzeyin inşası
arasındaki stratigrafik ilişki henüz kesin olarak açıklığa kavuşturulmamıştır.
Yapı A güçlü bir savunma niteliği yansıtırken, anıtsal giriş haşmetli
ve zengin bir görünüm sunmaktadır. Eğer malzemeler ipucu olarak kabul
edilirse, Yapı A'da kumtaşı bulunmaması kronolojik önem taşıyan bir gösterge
olabilir. Anıtsal girişin inşasının, taş kaplı eğimli yüzeyin kesildiği
dönemle mi ilgili olduğu yoksa başka bir ara döneme mi işaret ettiği kesin
olarak bilinmemektedir.
Girişi yok eden yangının ardından, zarar gören saz örtülü kırma çatı ile
her iki yanda yer alan kulelerin büyük bölümü taş kaplamanın üzerine yıkılmış
olmalıdır. Dendrokronolojik incelemelerde kullanılacak kömürleşmiş kiriş
ve hatıl bulma umudu, şiddetli yangının, düşen taş blokların yanan ahşap
elemanları söndürdüğü kuzey kulenin güneydoğu köşesi dışında her şeyi
küle dönüştürmüş olduğu anlaşıldığında kaybolmuştur.
4. Girişteki
Yazıtlı ve Kabartma Bezekli Anıtlar
Girişin
içinde, büyük ihtimalle arka kısmın ortalarına doğru, üçte-dörtlük silindirik
taş başlıklar ve kabartmalı başlıklar ile süslenmiş kumtaşı bir anıt bulunmaktaydı.
Bu başlıklar, daha küçük ölçekli olmakla birlikte, büyük ihtimalle kulenin
köşesine ait olan oyma bezekli elemanlarla büyük benzerlik göstermektedir.
Bulunan parçaların biraraya getirilmesi ile, bu anıta ait bezekli mimari
elemanların yaklaşık üçte-ikisi oluşturulabilmektedir; üzerinde yer alan
girintinin dikdörtgen biçiminde olmasına rağmen, anıtın kare planlı olduğu
düşünülmektedir (Şekil 68).
Bu anıtın diğer yapılardan ayrı tek başına durduğu anlaşılmaktadır. Bulunan
kırık parçalar arasında, insan biçimli figürler, ikisi de kanatlı bir
grifon ve bir aslan ile sekiz taç yapraklı bir rozetin tanımlandığı küçük
ölçekli kabartmalar bulunmaktadır. Ayrıca Eski Frig dilinde yazıtlı yatay
ve dikey elemanlara rastlanmıştır. Prof. Claude Brixhe, ithafla ilgili
bir kelimenin varlığını bildirmiştir. Kesin olarak bilinmemekle birlikte,
yazıtlı kabartmalar ile mimari elemanların aynı anıta ait olması mümkündür.
Ayrıca kazıma yazıtlı başka kumtaşı parçaları ile basamaklı bir platform
ya da masaya ait olabilecek üzeri oyuklu büyük bir parça bulunmuştur.
Yangın nedeniyle renk değiştirmiş ve bazıları ancak bir kaç milimetre
boyunda, ellenmemiş, yanmış moloz içinde (ve kaçak kazı yapılmış kısımlarda)
yatay ve düşey olarak dağılmış halde bulunan parçalar, anıtın şehrin yakılarak
yok edilişi sırasında zarar gördüğünü kesin bir biçimde göstermektedir.
Diğer parçaların kazı yapılan alanın dışında bulunduğu kesin olmakla birlikte,
elde edilen parçalardan bir bölümünün kısmen vitrifiye olması, kabartma
ve yazıtların bir bölümünün tamamen yok olduğu anlamına gelmektedir. Büyük
önem taşıyan bu buluş, önümüzdeki yıllarda yapılacak pek çok araştırmanın
da odak noktasını oluşturacaktır.
Şehrin yok edilişinden sonra bilinmeyen bir tarihte moloz ve yapı kalıntıları
büyük ihtimalle define avcıları tarafından ellenmiş ve karıştırılmıştır.
Taş örgü duvarların kötü yapısal durumu, büyük çukurların taş çalanlar
tarafından açılmış olamayacağını düşündürmektedir. Hem hırsız çukurları
içindeki dolguda hem de ellenmemiş yanmış moloz arasında yazıtlı ve kabartma
bezekli parçaların bulunması, gelecek kazı sezonunda geriye kalan parçaların
da ortaya çıkarılabileceği konusunda umut vaadetmektedir.
5. Anıtsal
Kapının İşlevi
Anıtsal
kapı doğrudan, daha önceki yıllarda kısmen kazılarak incelenen "Kabul
Salonu"na yönlenmektedir. Bu etkileyici yapının, büyük bir yapı grubunun
farklı biçimde tanımlanmış bir parçasında yer alması, daha önce önerilmiş
olduğu gibi işlevinin (bir tapınaktan ziyade), büyük bir Saray Yapı Grubu'nun
kamusal nitelik taşıyan bölümü içinde yer alan bir "Kabul Salonu" olduğunu
destekler niteliktedir.
2003 yılında Kesme Taş Yapı'da yürütülen çalışmalar, 2002 yılında kısmen
incelenen büyük iç odanın güney yarısının kazısının tamamlanması amacıyla
yapılmıştır (Şekil 73a).
Yapının arka duvarının dış yüzü yer üstünde açıkça görülebildiği halde,
odanın jeomanyetik görüntülerin yorumlanması ile hesaplanandan 3.00m kadar
daha uzun olduğu anlaşılmıştır (Şekil 73b)
Beklenenin aksine, hiçbir iç eleman ya da donatı ortaya çıkarılmamıştır
(Şekil 74).
Fakat, duvar yüzleri boyunca aynı hizada düz ve yatay bir yangın izi görülmesi
dikkat çekicidir. Granit blokların düzeltilmeden kaba bırakılmış alt kısmının
hemen üzerinde yer alan bu hiza, Şekil 75
'ün sol kısmında da görülebildiği gibi, odanın güneybatı köşesinde
0.10m kadar daha yüksektir. Kesinlikle ahşap bir çevre döşemesinin izi
olduğu düşünülen bu yangın çizgisi, 2002 yılında ön odada ortaya çıkarılan
kumtaşı çevre kaplamasının biçimsel ve işlevsel bir benzeridir.
Odanın güneybatı köşesinde biraz yükselen bu çevresel kaplamanın varlığı,
kesme taş blokların alt kısmının neden kaba bırakıldığını ve çok katmanlı
düzeltilmiş yüzeyli toprak döşemenin neden duvarlara kadar devam etmediğini
açıklamaktadır. Yastıklar ve kaliteli kumaşlar ile kaplanmış olduğu tahmin
edilen bu ahşap çevre kaplamasının varlığının ve toprak döşemenin yüzeyinin
kullanım süresi içinde pek çok kez düzeltildiğinin anlaşılması, yapı konusundaki
kuramlarımıza katkıda bulunmuştur. Artık bu geniş iç odanın, soğuk taş
kaplamalı dış odaya göre daha rahat ve lüks bir mekân olduğunu düşünülmektedir.
Bu görüş, kesme taş granit blokların üzerinde bulunan ahşap iskeletli
moloz dolgulu duvarın kalın çamur sıvalı yüzünün çoğu ya da tamamının
beyaz kireç sıvası ile kaplanmış olduğu gözlemi ile de desteklenmektedir.
Genellikle yangına maruz kalmış çatı örtüleri ile özleştirdiğimiz, üzerine
saz izi çıkmış yanmış kil parçalarının azlığı, belki de tüm yapının saz
kaplı ve iki yüzlü bir kırma çatı ile örtülmüş olduğunu ve (2002 yılında)
dış odada daha büyük miktarda bulunan kil ve saz kalıntılarının ise, bu
mekâna ait bir üst kat ya da balkona işaret ettiğini düşündürmektedir.
Kesme taş bloklardan, 2002 yılında kısmen temizlenen no. 14 (Şekil 76)
üzerinde alti adet çizik ve no. 19 üzerinde de belki
iki farkli grup olusturan isaretler bulundugu saptanmistir. Bu açmada
bulunan ve Saray Yapi Grubu’nun Anitsal Girisi’nde ortaya
çikarilan kumtasi silindirik basliklarin minyatür bir çesidi
oldugu düsünülen kömürlesmis ahsap bir uç
parçasi ise, belki de süslü mobilyalarin tek kalintisidir.
Diğer buluntular ise bir kaç demir çivi ile bozulmus demir
bir destek parçasiyla sinirli kalmistir.
|
|