KENTSEL YÜZEY
ARAŞTIRMA ÇALISMALARI
Topraığn
Altını Görmek
Jeofiziksel
yüzey arastırma yöntemleri, toprak altındaki kültürel
ve doğal varlıkların görsel olarak belgelenmesine olanak
vermektedir. Ilk çalışma sezonumuz olan 1993 yılından
beri, Kerkenes'in jeolojik yapısı ile arkeolojik kalıntılarının
uygun oluşu, tarihi yerleşimin büyük bölümünün
farklı tekniklerle görsel olarak yüksek nitelikte
belgelenmesine olanak vermiştir. Mayıs ayında elektrik direnç
yöntemiyle yüzey arastırmasına devam edilmiş (Şekil
3 ve 4), Geoscan RM15 aletiyle, 0,5 metrelik ters aralıkla metrede
iki okuma yapılmıştır. Bu yıl çalışmalar iki yeni alana
yoğunlaşmıştır.
Bunların
ilki şehrin kuzeydoğusunda, hemen sur içinden merkezi
aşagı kısma ulasan 60m genişliğinde dik eğimli bir alandır (Şekil
3 ve 8); topografik yapı çalışmaları güçleştirmişse
de, elde edilen sonuçların niteliği yüksektir. Belgelenen
bu geniş serit, daha önceki sezonlarda incelenen şehir
merkezindeki büyük alana eklenmiştir. Araştırmanın
amacı, farklı jeolojik, jeomorfolojik ve hidrolojik verilerin
dik eğimli bir kentsel alandaki yerleşimi nasıl etkilediğini,
kültürel kalıntıları örnekleyerek incelemektir.
20 x 20m büyüklügünde 3 karelik genişlik
ve şeritin doğrultusu, mümkün olduğunca anakaya çıkıntıları
ve fazla ıslak alanlara denk gelmeyecek biçimde seçilmiştir.
Böylece kentsel alan içindeki dik yamaçların
bile yapılaşma amacıyla teraslanarak düzenlendiği yönündeki
gözlemler kanıtlanmış ve pek çok yapı tipi tanımlanabilmiştir.
Demir Çagı yapı ve yapı grupları ile varsayılan su yönetim
sistemine ait elemanların bir seçkisini sunan sonuçlar,
ilginç olduğu kadar, gelecek yıllar için direnç
yöntemine dayalı yüzey araştırması planlaması açısından
da temel verilerdir.
Ikinci
çalışma, şehrin yüksek güney kesiminde yer
alan Saray Yapı Grubunun bir bölümünde direnç
yönteminin ilk defa denenmesidir ( Şekil 4 ve 5 ). Burada
odak noktası olarak, daha önceki sezonlarda kısmen kazılan
Kabul Salonu ile Kesme Taş Yapı seçilmiştir. Beyaz lekeler
okuma yapılamayan doldurulmuş açmalara ve taşlık alanlara
işaret etmektedir. Amaç, direnç ve gradyometre
yöntemleriyle elde edilen verilerin niteliğini karşılaştırmaktır.
Yeni sonuçların başarısı umut verici olmakla birlikte,
toprak yüzeyinin daha nemli oldugu erken bahar aylarının
çalışma için daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Iki farklı yöntemle elde edilen görüntüler
karşılastırıldğında (Şekil 5), toprakaltı jeolojisinden gelen
manyetik sinyaller nedeniyle gradyometre verilerinde maskelenen
çok sayıda küçük yapının, direnç
yöntemi kullanıldğında ortaya çıktığı izlenmektedir.
Aynı alan 2007 ilkbaharında direnç yöntemiyle yürütülecek
yüzey araştırmalarının odağını oluşturacaktır. Saray Yapı
Grubunda direnç yöntemiyle yüzey araştırması
yapı iç bölüntülerinin daha iyi anlaşılmasına
olanak verecek ve böylece çevre duvarları içinde
yer alan farklı yapıların mekansal analizinin gerçekleştirilmesini
sağlayacaktır.